DEÜ Akademik ve İdari Personeline Gönderilen E-posta Hakkında

Konu: 25.01.2018 tarihinde DEÜ akademik ve idari personeline gönderilen e-posta hakkında

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ’NE

25.01.2018 tarihinde “Dokuz Eylül Üniversitesi’nin Çok Değerli Akademik ve İdari Personeli” ile başlayan ve “DEÜ REKTÖRLÜĞÜ” olarak tüm personele gönderilen e-postaya ilişkin olarak metinden sorumlu olan yetkililere yanıtımızdır.

Öncelikle, DEÜ Rektörlüğü diye genel bir ifade ile gönderilen metnin Rektör Vekili, Rektör Yardımcıları, Genel Sekreter ve yardımcıları tarafından oluşturulduğu varsayımında bulunuyoruz. “Dolayısıyla personele gönderilen bu metinden bu kademelerde görev yapan herkes haberdardır ve onayı vardır” önermesi geçerlidir diyebiliriz.

DEÜ personeline gönderdiğiniz metinde açığa aldığınız üyelerimize siz, “kendiniz” barış akademisyenleri demişsiniz; bunun için teşekkür ederiz. Kendileri aynen sizin dediğiniz gibi barış akademisyenleridir. Gönderdiğiniz bilgilendirme metninde tek doğru ifade budur.

Yazdıklarımız resmi olarak kayda geçsin diye her zaman yaptığımız gibi hukuki çerçevede ve resmi kanal ile kurumunuza ulaşmayı uygun görüyoruz. DEÜ personeline gönderdiğiniz metinde açığa aldığınız üyelerimize siz, “kendiniz” barış akademisyenleri demişsiniz; bunun için teşekkür ederiz. Kendileri aynen sizin dediğiniz gibi barış akademisyenleridir. Gönderdiğiniz bilgilendirme metninde tek doğru ifade budur.

E-posta yoluyla gönderilen metninizde yer alan yanlış ifadeler ise sırasıyla şunlardır:

  • 01.2018 tarihinde DEÜ akademik ve idari tüm personele gönderilen e-posta metninin ilk paragrafından alıntıdır:

Kamuoyunda bilinen adıyla, “Barış İçin Akademisyenler” bildirisine imza atan Barış Akademisyenleri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen ceza soruşturması neticesinde açılan ceza davasında; söz konusu akademisyenler hakkında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kıyımcı ve soykırımcı olmakla suçladıkları; egemen ve bağımsız bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iç işlerine ve egemenlik haklarına, uluslararası gözlemciler aracılığı ile müdahale edilmesini istedikleri ve de terör örgütü PKK ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında yapılacak müzakerelerde görev almak istediklerinden bahisle, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu hükümleri çerçevesinde, “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlarını işledikleri iddiaları ile açılan davada hukuki yargılama süreci devam etmektedir.” 

DEÜ’de açığa alınan barış akademisyenleri ile ilgili olarak açılmış bir ceza davası yoktur.

Barış Akademisyenleri ile ilgili ceza davalarından kimileri başlamıştır, doğrudur. Ancak, DEÜ’de açığa alınan barış akademisyenleri ile ilgili olarak açılmış bir ceza davası yoktur. Yukarıda rektörlüğünüz tarafından yinelenen suçlamalar ise sizin de belirttiğiniz gibi iddiadır. Haklarında ceza davası açılmamış, ama rektörlük tarafından açığa alınan barış akademisyenleri ile ilgili olarak personelinize yanlış bilgi vererek bir yandan açığa aldığınız değerli personelinizin hukuki haklarını çiğniyor; diğer bir yandan ise kurumunuzda görevini sürdüren değerli personelinize yanlış bilgi vermiş oluyorsunuz. Yanlış bilgilendirme sonucu ne yazık ki personel arasında tahsis edilmesi gereken iş barışını da olumsuz etkilemiş oluyorsunuz.

  • 01.2018 tarihinde DEÜ akademik ve idari tüm personele gönderilen e-posta metninin ikinci paragrafından alıntıdır:

Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması; Anayasanın 121.inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 22/7/2016 tarihinde kararlaştırılan 667 sayılı KHK’nın 4/1.maddesi gereğince: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;  11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulu’nun kararıyla kamu görevinden çıkarılır.” hükmü çerçevesinde, tüm OHAL mevzuatı hükümlerine istinaden kurulan OHAL Komisyonu’nca hukuki inceleme süreci başlatılmıştır.”

 Bu paragrafın personel ile niçin paylaşıldığını anlamakta güçlük çekiyoruz. OHAL mevzuatı hükümlerine atıfta bulunulmasının açığa alınan akademisyenler ile ne ilgisi vardır? DEÜ’de açığa alınan akademisyenler ile ilgili olarak OHAL Komisyonu’nca başlatılan hukuki inceleme süreci mi vardır? Bu ifade ile ilgili itirazlarımızı özetlemek güç olacak; ama biz yine de kurumunuzu bilgilendirmek isteriz.

Raporda bu soruşturmanın sürdürülemeyeceği, soruşturma konusu eylemin üniversite açısından düşünce ve ifade hürriyeti, akademik özgürlük kapsamında olup adlî sürecin sonucunun beklenmesi gerektiği şeklinde görüş bildirmiştir.

İlgili akademisyenler ile ilgili 15 Ocak 2016 tarihinde, henüz OHAL koşulları oluşmamışken başlatılan soruşturmada görevlendirilen Sayın Prof. Dr. Meltem Kutlu Gürsel, 1 Mart 2016 tarihinde soruşturma raporunu sunmuştur. Raporda bu soruşturmanın sürdürülemeyeceği, soruşturma konusu eylemin üniversite açısından düşünce ve ifade hürriyeti, akademik özgürlük kapsamında olup adlî sürecin sonucunun beklenmesi gerektiği şeklinde görüş bildirmiştir. Bu süreç ve devamında yürütülen idari işlemlere ilişkin herhangi bir bilgi verilmemiş ve tebligat da yapılmamıştır. İşin ilginç yanı ise bu süreçte DEÜ personeli olan barış akademisyenleri derslerine girmiş, hastalarına bakmış, yurt içi ve yurt dışı bilimsel faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. OHAL sonrası yurt dışı seyahatleri için haklarında soruşturma olmadığına dair Rektörlük makamından resmi yazı alıp bu sayede onlarca defa yurt dışına çıkabilmişlerdir. Ta ki 28 Haziran 2017’de yine Rektörlük makamınca açığa alınıncaya kadar.

Bir başka anlaşılamayan durum ise 2017 Aralık ayının ikinci haftası Soruşturma Komisyonu Başkanı olduğunu iddia eden, ancak soruşturma emrine ilişkin resmi görevlendirme yazısını dahi göremediğimiz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Banu Esra Arslanertik tarafından gönderilen resmi yazı ile yaşanmıştır. ”…Basında akademisyenler bildirisi olarak bilinen 10.01.2016 tarihli bildiriyi imzalamanız nedeniyle…” şeklindeki bir ibare ile 5247 sayılı kanunun 53. maddesi uyarınca açılan soruşturmada 5247 sayılı yasanın 53/a maddesi uyarınca yazılı savunmaların 10 gün içinde sunulması” istenmiştir. 25.01.2018 tarihinde personele gönderdiğiniz e-posta metnin ikinci paragrafında (alıntısını yukarda yana yaslı, girintili olarak sunduğumuz) Sayın Aslanertik’in bahis konusu yaptığı ve yasalara dayandırdığı soruşturma dışında bir soruşturma veya komisyon mu vardır? Bizim soruşturma konusunun bilinmezliği ve soruşturmadaki hukuki ve etik aksaklıklara yönelik tüm itirazımız ve kamuoyunu bilgilendirme etkinliklerimiz açığa alınmış akademisyenlerimize Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Banu Esra Arslanertik tarafından gönderilen soruşturma için savunma istemi resmi yazısına dayanmaktadır. Personele bilgilendirme metni olarak gönderdiğiniz yazıda geçen “OHAL Komisyonu’nca hukuki inceleme” başlatmış olduğunuz bilgisini (eğer doğruysa) bizler de gönderdiğiniz metin ile öğrenmiş bulunuyoruz. Böyle bir komisyonun inceleme yaptığı bilgisini bizimle 25.01.2018 tarihinde e-posta yoluyla paylaşmış olduğunuzdan hareketle var olduğunu dahi bilmediğimiz bir komisyon hakkında haber ve etkinlik yaptığımız suçlamasını da kabul etmiyoruz.

  • 01.2018 tarihinde DEÜ akademik ve idari tüm personele gönderilen e-posta metninin üçüncü paragrafından alıntıdır:

“Kamuoyunda ve basında son günlerde yapılan;  2547 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde usulsüz ve hukuka aykırı bir şekilde disiplin soruşturması yapılarak, taraflı disiplin soruşturması komisyonları kurulduğu ve taraflı disiplin komisyon üyeleri atandığı yolundaki hukuka açıkça aykırı, yalan ve hukuki dayanaktan yoksun haberlere itibar edilmemelidir. İlgili basın yayın kuruluşları ve kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu ve Basın Kanunu hükümleri çerçevesinde hukuki süreç başlatılmış olup, ilgililer hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunulacaktır. Dokuz Eylül Üniversitesi’nin elektronik posta ve kurum içi iletişim ağını kullanarak, devam eden yargılama ve dava süreçlerine rağmen, hukuka açıkça aykırı suç teşkil eden bilgilerin Dokuz Eylül Üniversitesi mensuplarına iletilmesini sağlayan kamu görevlileri hakkında da idari ve cezai soruşturma süreçleri başlatılmıştır. Devam eden hukuki sürecin selameti açısından yargıyı etkilemeye yönelik bu girişimlerden kaçınılması gerekmektedir.”

Bu paragrafta ilk olarak değinilmesi gereken kullanılan “disiplin komisyonları” ifadesidir. Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube olarak kamuoyunu bilgilendirirken biz 3 farklı rektör, (en az) 4 farklı komisyon ve (en az) 12 farklı soruşturmacı” demiştik. Sizin kullandığınız ifade de çoğul olması bakımından bizim söylemimizi destekler niteliktedir. Dolayısıyla bu söylemimizde “yalan” bulunmamaktadır.

Sayın Prof. Dr. Banu Esra Aslanertik açığa alınan akademisyenlere kendisinin Soruşturma Komisyonu Başkanı olarak gönderdiği ve savunma talep ettiği resmi yazıdan sonra soruşturma komisyonu üyelerini kurumunuza resmi yazı ile sormuştuk. Ne şubemize ne de açığa alınan akademisyenlere bu konuda resmi bilgi verildi. Ancak, komisyonda görev alan kişilerin bu bilgiyi etrafları ile paylaşmaları neticesinde tüm personel isimleri çoktan konuşur hale gelmişti. Herkesin bildiğini kayıt altına almak suç mudur?

Kendi çalıştığı kurumda yaşanılan hukuksuzlukları derli toplu biçimde öğrenmeleri akademik ve idari personelin hakkıdır; biz bu hakkı görmezlikten gelmedik.

Şube olarak kamuoyu ve DEÜ personeli ile paylaştığımız metni DEÜ Rektörlüğü evrak kaydına da vermiştik. Kurumlar arası yazışma kuralları gereğince Şubemize resmi yazı yazmadan, hakkımızda iddialarda bulunmuş ve bizi personele şikâyet etmiş oluyorsunuz. Dahası zaten resmi kayda geçirdiğimiz metni kurum içi iletişim ağını kullanarak paylaşmamızın suç olduğunu iddia ediyorsunuz. Şubemiz tarafından çalışanlara e-posta göndermek ilk kez yaptığımız bir şey değildir. Personelin adı.soyadı@deu.edu.tr yolunu izleyerek oluşturduğumuz e-posta listesine sendika olarak bilgilendirme e-postası atabiliriz. Bu suç değil, yetkili sendika olarak görevimizdir. Ayrıca her gün personelin e-postasına “diksiyon eğitimi, dil kursu, firma tanıtımları, üniversite ile ilgisi olmayan muhasebe kursları vb.” hakkında yüzlerce e-posta gelmektedir. Öyle ki, e-posta yığını içinde personelin kendini ilgilendiren iletileri alma olanağı bile kalmamaktadır. Kendi çalıştığı kurumda yaşanılan hukuksuzlukları derli toplu biçimde öğrenmeleri akademik ve idari personelin hakkıdır; biz bu hakkı görmezlikten gelmedik.

DEÜ personeli arasında son günlerde komisyon üyesi olarak adı geçen bir hocamız, çıkan haberlerden sonra 16 Ocak 2017’de sendikamızı aramış ve komisyonda yer almadığı bilgisini vermiştir. Bundan sonraki tüm ifadelerimizden kendisinin ismini çıkarmış bulunmaktayız. Diğer iki komisyon üyesi ile ilgili olarak verdiğimiz hangi bilgi yalan ya da hukuki dayanaktan yoksundur?

DEÜ’deki barış akademisyenlerine açılmış bir ceza davası yoktur. 1 Mart 2016’daki soruşturma raporu adli sürecin sonucunun beklenmesi gerektiğini söylemektedir. O tarihten sonra bir soruşturma var ise bu kişiler 28 Haziran 2017’de açığa alınana kadar yaklaşık 1,5 yıl boyunca yurt dışı seyahatlerine rektörlük izni ile çıkmış, derslere ve sınavlara girmiş, tezler yönetmiş, hastalarını tedavi etmişlerdir.  Defalarca değişmesine rağmen ortada bir komisyon olduğu açıktır; ancak gönderilen yazıda dayanak gösterilen yasa maddeleri OHAL mevzuatından olmadığına göre bu komisyon OHAL İnceleme Komisyonu değildir. Üyeleri resmi olarak sormamıza rağmen bildirilmemiştir; ama komisyon üyelerinin kim olduğunu herkes konuşmaktadır.

DEÜ Web ana sayfasında temel değerlerden biri olan “adalet” vurgunuzu burada sizlere hatırlatmak bizim görevimiz olsun. En asgari düzeyde bile olsa üniversite niteliği taşıyan, ifade özgürlüğünü koruyan, personelin “bilgilerine sunarken” onları tehdit etmeyen bir yönetim anlayışına sizi davet ediyoruz.

DEÜ Web ana sayfasında temel değerlerden biri olan “adalet” vurgunuzu burada sizlere hatırlatmak bizim görevimiz olsun. En asgari düzeyde bile olsa üniversite niteliği taşıyan, ifade özgürlüğünü koruyan, personelin “bilgilerine sunarken” onları tehdit etmeyen bir yönetim anlayışına sizi davet ediyoruz.

25.01.2018 tarihinde tüm personele gönderdiğiniz metin, soruşturma sürecindeki usulsüzlükleri dile getiren sendikanın söylediklerinin hangisinin yanlış, yalan, haksız ya da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu açıklamamaktadır. Bu bir bilgilendirme metninden çok, OHAL bahane edilerek idari ve cezai soruşturma ile tehdit etme metnine dönüşmüştür.

Dileğimiz ve davetimiz şudur ki, sendikaların yasalarca kendilerine verilmiş olan haklarını kullanmalarına engel olmayınız. Ayrıca “personelimiz” derken bu personelin içinde üniversitemizin başarılarında emeği olan, ifade özgürlüğü kapsamında düşüncelerini dile getirdiği halde hedef haline getirilen barış akademisyenlerimizin olduğunu da unutmayınız. Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube olarak kurumunuz ile yasal çerçevelerde haberleşme yolunu kullanıyoruz. Sendikal düzenlemelerin bize tanıdığı her türlü yasal hakkı da kullanmaya devam edeceğiz.

Bilgilerinize sunulur.

Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube Yürütme Kurulu