BİR GARİP “SENDİKAL ÖRGÜTLENME”

 

Bir süredir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde hakkımızda yürütülen karalama ve itibarsızlaştırma çalışmaları karşısında aşağıdaki açıklamayı sizlerle paylaşmak zorunda kaldık. Türkiye siyasal yaşamında sıklıkla şahit olduğumuz “bireysel” istikbal uğruna örgütlenmenin ve mücadelenin bölünmesi/parçalanmasına hizmet eden çabalara karşı görüşlerimizi dikkatinize sunarız.

Sendikamız Eğitim Sen Ankara, İstanbul ve İzmir’deki üniversite ve kredi ve yurtlar kurumu şubeleri ve diğer illerdeki üniversite temsilcilikleri ile kurulduğu günden bu yana yükseköğretimde mücadelesini emek ekseninde sürdürmektedir. Sendikamız Ortadoğu Teknik, Boğaziçi, İstanbul Teknik de dahil 11 üniversitede olduğu gibi uzun yılladır Dokuz Eylül Üniversitesi ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde de yetkilidir. Sendikamız, tüzüğünde tanımlı demokratik karar alma organları ve yükseköğretime özgü yapıları ile onlarca kazanım elde etmiştir. Örneğin Dokuz Eylül’de bugün yaygın araştırma görevlisi istihdam biçiminin görece güvenceli bir istihdam biçimi olan 33/a olması, 2004–2005 yıllarında sürdürdüğümüz uzun mücadeleler sonucunda elde edilmiştir.

Yükseköğretime dair söyleyecek sözü, eğitim başta olmak üzere toplumsal sorunlara yönelik hiçbir mücadelesi olmayan sendikaların hakkımızdaki karalama kampanyalarına alışkınız. Bu kampanyalar kamu emekçilerinin örgütlü mücadelesini zayıflattığı oranda iktidarlardan destek görmektedir. Politik içerikleri zayıf olmanın ötesinde içler acısıdır. Eğitim Sen ve KESK’in hiçbir siyasal parti ile organik ilişkisi yoktur. Tavrımız nettir: Emekten yana siyasal partiler ile yeri geldiğinde ülkenin genel sorunları ve kamu emekçilerinin hakları bağlamında ortak çalışmalar yaparız. Üyelerimizin siyasal görüşleri kendilerine aittir, ayrıcalık yaratmaz ya da ayrımcılığa uğramaz. Üyelerimizin dini, vicdani, felsefi, ideolojik, etik, estetik görüşleri, kökenleri ya da cinsel yönelimleri de hiçbir biçimde tartışma konusu bile yapılmaz. Bizi birleştiren noktanın kamu emekçileri olduğumuzu asla unutmayız. Sendikanın bütün organlarında demokratik katılımcılık uyarınca karar alırız.

Bununla birlikte, 2015 yılı boyunca sendikamıza karşı DEÜ başta olmak üzere İzmir üniversitelerinde yeni bir karalama kampanyası daha yürütülmüştür. Sendikamızın gerek İzmir yerelinde gerekse tüm Türkiye’de yükseköğretim ve MEB’de yürüttüğü mücadele bu yolla zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Tarz yine aynıdır: kapalı kapılar ardında söylenen yalanlar, dedikodular, ayrımcı, ötekileştirici söylemler… Bilinmesini isteriz ki, eleştirilerimiz kesinlikle kurumlara yönelik değil zihniyetlere yöneliktir.

Bu süreç nasıl gelişti…

Bu süreç 2014 yılı ortalarında başlamıştır. O dönem şube başkanı ve şube hukuk sekreterliği görevini yürüten kişiler, sendikal mücadeleyi kişisel hırslarına kurban etmiş ve delegelerden, yine kapalı kapılar ardında dedikodular yaparak imza toplamış, şubemizi olağanüstü Genel Kurul’a götürmüşlerdir. 27 Eylül 2014 tarihindeki Genel Kurul sonucunda bu kişiler yeniden şube kurullarına seçilmişlerdir. Sonrasında kendilerine oy veren/vermeyen tüm delegelerin iradesini hiçe sayarak 28 Ekim tarihinde sendikadan istifa ettiklerini, mücadeleye bağımsız devam edeceklerini bildirmişlerdir. Bu kişiler şube tarihimizde rastlamadığımız bir şekilde Genel Kurul’u bir liste savaşına çevirmiş lakin kendileriyle aynı listede yer alan hiç bir üyemiz üyelikten çekilmemiştir. Hatta şu an yürütme kurulumuzda ve diğer kurullarda ya da işyeri temsilcimiz olarak görev yapmaya devam etmektedirler. Bu zihniyet yalnızdır…

Kişisel hırsların tatmin edilebileceği bir sendika arayışı…

Eski şube başkanının, başkan olabileceği, kişisel hırslarını tatmin edebileceği bir sendika arayışı, bu kişiyi Eğitim İş adlı sendikaya götürmüştür. 2002–2014 yılları arasındaki Eğitim Sen üyeliği esnasında muhtemelen defalarca eleştirdiği, “mücadeleyi bölen” olarak gördüğü sendikaya… Öyle ya, diğer sendikaların İzmir’deki yükseköğretim şubelerinin (Türk Eğitim Sen 4 No’lu şube ve Eğitim Bir Sen’in 2 No’lu şube) yönetimlerinin belli olması itibarıyla kendi kişisel hırslarını tatmin edebileceği sendikalar değildi bunlar…

Eğitim İş süreci…

Aralık 2014’te başlayan süreçte bu kişiler, oda oda gezerek herkese farklı yalanlar söylemiştir. Bizler üniversitede iş güvencesi, yaşamlarımızı sürdürmeye yetecek ücret mücadelesi verirken; mobbing, taciz gibi çalışma yaşamlarımızı içinden çıkılmaz hale getiren başlıkları gündemleştirirken, barış derken, dayanışma derken bu zihniyet sanki 2015 yılı boyunca özelde üniversitelerde ve genelde yaşadığımız ülkede her şey yolunda imişcesine bu başlıklara dair hiç bir şey söylememiş, kapalı kapılar ardında dedikodularını sürdürmüşlerdir. Yükseköğretime dair herhangi bir etkinliği bırakın, bir perspektifi dahi olmayan bu zihniyetten başka bir davranış beklenemezdi. DEÜ’de çalışan yaklaşık 7000 emekçiden üçte biri dahi henüz sendikalı değilken, bu kişilerin bizim üyelerimize yalanlarla gitmesi, istifa ettirmek istemesi; önlerine koydukları “sendikal perspektif”in tipik göstergesidir. Bu zihniyetin sendikalı olmayan kişilere gittiklerinde söyleyecek hiç bir şeyi yoktur, çünkü çalışma yaşamındaki sorunlara ve çözümlere dair bir perspektifleri yoktur…

“400 üye” çığırtkanlığı

Bu zihniyetin, sosyal medya hesabında ilk günden beri 400 üye çığırtkanlığı ile yakın geçmiş siyasi yaşamımıza damgasını vurmuş olan “bana 400 vekil verin bu iş bitsin” söylemi birbirine ne kadar da benzemekte… Sanki bu zihniyete göre, sendika üyesi sadece bir sayıdan ibarettir, “bakalım kim 400. olacak” çığırtkanlığının yanında bu günlerde yeni bir söylemleri var: “Her üyemiz aramıza 1 üye getirse şu kadar, 2 üye getirse bu kadar üyeye ulaşırız. Biz sizlerden en az 3 üye getirmenizi istiyoruz”. Saadet zincirlerini anımsatan söylemler… Yegâne varlık amacı ve hedefi artan üye sayısı olan bir zihniyet… Şubemiz olağanüstü Genel Kurul öncesinde “benim şu kadar delegem var” söylemi bu günlerde “benim şu kadar üyem var”a dönmekte…

Eğitim İş’in yükseköğretimle imtihanı

2005 yılından beri eğitim öğretim ve bilim hizmet kolunda var olan bir sendika olan Eğitim İş’in bu güne kadar yükseköğretime dair varlık gösterebildiği söylenemez. 2015 yetki dönemi rakamlarına göre, 31 ildeki üniversitelerde hiç üyesi olmayan, 47 ildeki üniversitelerde üye sayısı bir ya da iki basamaklı sayılarla ifade edilen bir sendikanın üniversitelerde örgütlenmek gibi bir sorunu önüne koymuş olduğu da söylenemez. Eğitim İş’e İzmir üniversitelerinde üye kaydeden kişilerin göstermek istemediği bir gerçek de budur: sendikal mücadele kolektif bir süreçtir ve bir üniversitede “üye kaydetmekle” varılacak bir yer yoktur. Önce demokratik karar alma mekanizmalarına sahip organlarınız olacak sonra da bu organlar bir mücadele perspektifi oluşturacak ve birlikte mücadele edeceksiniz. Elbette, İzmir üniversitelerinde üye çalışması yapan kişilere baktığımızda, sadece “ben” diyen bir zihniyetten böyle düşünmesini beklemek yersizdir.

Sendikal mücadelede hiç de yeni olmayan bir anlayış…

Çalışanlara, çalışma yaşamından kaynaklı sorunlar ve çözümlerle gitmek yerine ideolojik söylemlerle gitmek, alanda mücadele yürüten sendikayı karalamak hiç de yeni bir anlayış değildir. Irkçılık, ayrımcılık, ötekileştirmek, kendi ideolojisini emek mücadelesinin önüne koymak hiç de yeni bir anlayış değildir. Bu anlayış, çalışma yaşamlarımızı her gün daha da zorlaştıran egemen zihniyetin işine yaramaktadır. Buna bir de “iş takipçiliği” anlayışının eklenmesi, bu sendikayı diğer sarı sendikalardan, yandaş sendikalardan farksızlaştırmaktadır. “Üst yönetimden şu kişiyi eski çalıştığım yerden tanıyorum, bir telefonla ulaşıyorum, işleri hallediyorum” gibisinden söylemler, üst yönetimin dahi kulağına gitmiş, rahatsızlıklarını dile getirmişlerdir.

Bundan sonrası…

Şimdi bu zihniyet Eğitim İş adlı sendikanın yükseköğretim şubesini kurmak istemektedir. Bilinmesini isteriz ki emek mücadelesi vermekten başka bir niyeti olmayan her sendika ile yan yana dururuz. Ancak buradaki amaç, üye kaydetme sürecinde yapılanlar düşünüldüğünde ortadadır. Başkanlık, kişisel hırsların tatmini, emek mücadelesini bölmek, zayıflatmak… Üyeleri birer sayıdan ibaret gören, “en az 3 üye getirin”, “bakalım 400. kim olacak” gibisinden yaklaşımlara sahip bu zihniyet yalnızlaştırılmalıdır!

Emek mücadelesinin, sayılarla değil kararlılıkla ve dayanışmayla, kolektif bir şekilde yürüdüğünün bilincindeyiz. Bu güne kadar “ben” demedik, hep “biz” dedik. Bu güne kadar hiç “telefonla iş bitiriyoruz” demedik, “gelin birlikte talebimizi dillendirelim” dedik. Bu güne kadar hiç kapalı kapılar ardında dedikodular yapmadık, sözümüzü tüm kamuoyuna açıkça söyleme cesaretine sahibiz. Üyelerimizin hiçbirini sayı olarak görmedik, her gün kapısından birlikte girdiğimiz iş yerlerimizde birlikte aynı sorunları yaşadığımız ve birlikte mücadele etmemiz gereken kişiler olarak gördük. Bu güne kadar “başkan olmak” için hiç yarışmadık. Bu güne kadar kimseye kendi siyasi ideolojimizi dayatmadık, kimseyi kökeninden, inançlarından dolayı dışlamadık.

Üç üniversite şubesi ile, onlarca üniversite temsilciliği ile, tüzüğünde tanımlı Genel Merkez düzeyindeki yükseköğretim sekreterliği ile, yükseköğretim bürosu ile, üniversite temsilciler kurulu ile, yükseköğretime dönük yayınları ile, tüzük garantisi altına alınmış geniş karar alma organları ve kadın erkek eşit temsiliyeti ile sendikamız Eğitim Sen yükseköğretimdeki emek mücadelesinin de tek adresidir. Derdimiz insan, toplum ve doğa yararına üniversitedir, demokratik işleyişli, özerk, bilimsel kurumlardır. Derdimiz yaşamlarımızın önemli bir kısmını geçirdiğimiz bu kurumlarda aramızdaki rekabeti yok edip dayanışmayı koymaktır, taşeronundan öğrencisine, idari teknik personelinden akademisyenine tüm bileşenlerin iş barışı içerisinde dayanışma ile yola devam etmesidir. Derdimiz sorunlarımıza birlikte sahip çıkıp, çözümlerimizi birlikte üretmektir. Yükseköğretimde on binin üzerinde üyesiyle, Türkiye’nin hemen her üniversitesinde var olan sendikamızın derdi hiç bir zaman sahte sendikalar gibi “400 üye” olmadı, hiç bir üyemize “en az üç üye getirin” demedik.

Tüm çalışmalarımız ve söylediklerimiz internet sayfamızda mevcuttur. Sizleri yükseköğretimdeki mücadeleyi yükseltmeye Eğitim Sen’e çağırıyoruz.

BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜYÜZ!

Eğitim Sen İzmir 3 No’lu Şube yürütme kurulu/25.12.2015