DEÜ “normale” dönüyor!

COVID-19 salgınının Türkiye’de yayılmasını engellemek amacıyla 22 Mart’ta 2020/4 Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile Türkiye’deki tüm kamu emekçileri için dönüşümlü çalışma uygulaması başlatılmıştır. Genelgede, çalıştırma biçimlerine bakılmaksızın kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlara uzaktan çalışma, dönüşümlü çalışma gibi esnek çalışma yöntemleri uygulanabileceği ve buna ilişkin usul ve esasların kurumlar tarafından belirleneceği ifade edilmiştir.

Dokuz Eylül Üniversitesi de söz konusu genelgeye istinaden 23 Mart tarihinde uzaktan-dönüşümlü çalışmaya ilişkin usul ve esasları belirleyerek tüm kamu kurumlarında olduğu gibi dönüşümlü ve uzaktan çalışma uygulamasına başlamıştır.

Fakat 6 Mayıs tarihinde Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü dönüşümlü ve uzaktan çalışma uygulamasının sona erdiğini ve önümüzdeki Pazartesi günü (11 Mayıs) kronik hastalar hariç tüm çalışanların işe gelmesi gerektiği talimatını telefonla tüm birimlere iletmiştir. Birimler de personele yine telefonla bu talimatı iletmiştir.

Diğer üniversiteler ile birlikte YÖK, dönüşümlü ve uzaktan çalışma uygulamasına devam ederken Dokuz Eylül Üniversitesi salgının etkilerinin azaltılmasına yönelik önlemleri faaliyetleri zafiyete uğratacak şekilde kamu emekçileri için tehlike ve riskler barındıran bir karar almıştır. Dokuz Eylül Üniversitesi diğer üniversitelerden farklı olarak hangi önlemleri almış ya da fiziki ortamı sürdürülebilir hale getirmiştir ki dönüşümlü ve uzaktan çalışmadan vazgeçilmiştir? Üstelik geçtiğimiz günlerde Covid-19 testi pozitif çıkan Rektörlükte çalışan bir kamu emekçisine yakın zamanda yenileri eklenmiştir. Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde de bir kamu emekçisine Covid-19 teşhisi konulurken, 4 çalışan da ev karantinası uygulamasına alınmıştır. Benzer bir durum Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde de yaşanmıştır.

Diğer yandan, COVID-19 salgını sürecindeki kamu kurumlarındaki tüm uygulamalar Cumhurbaşkanlığı genelgelerine istinaden resmi yazılarla kamu emekçilerine iletilmişken Rektörlüğün birimlere ve emekçilere resmi yazı olmaksızın telefonla talimat göndermesi de kamu kurumu ciddiyetine yakışmamaktadır.

Geçtiğimiz günlerde YÖK tarafından yapılan açıklamada “15 Haziran 2020 tarihinden sonra üniversitelerde de normale dönüşün ilk aşaması tedrici olarak başlayacak” denmiştir. “Normale dönüşün ilk aşaması,” salgın öncesi çalışma düzeninin hayata geçirilmesi anlamına gelmemektedir. Hal böyleyken Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü’nün ne yapmaya çalıştığı anlaşılamamaktadır.

Dokuz Eylül Üniversitesi, 2019-2020 bahar yarıyılının akademik takvimini görüştüğü 6 Mayıs tarihli Senato toplantısında “Daha önce yaz dönemine bırakılan ve yüz yüze yapılması planlanan derslerin de uzaktan öğretim yöntemiyle 12 Haziran 2020 tarihine kadar yapılmasına” ve “tüm yıl içi, yılsonu ve bütünleme sınavlarının ödev, proje, sunum vb. yöntemlerle yapılmasına” kararı vermiştir. Dolayısıyla öğrenciler yaz okulunun başlayacağı 20 Temmuz tarihine kadar üniversiteye gelmeyecek ve akademik personel de 20 Temmuz’a kadar uzaktan eğitime devam edecektir. “Eşitlik ilkesine” gölge düşüren bu karar, üniversitenin bileşenleri arasında ayrımcılık yaparak idari personeli riske atmaktadır. Anayasada ve yasalarca güvence altına alınmış olan “insanın maddi ve manevi varlığı, kişinin sağlık bütünlüğünün korunması ve iş sağlığı ve güvenliği” idareye pozitif sorumluluklar yüklemektedir.

İdarenin anayasa ve kanunlara sadık kalması gerektiğini hatırlatarak, kamu emekçilerinin temel haklarını ve sağlıklarını riske atacak her türlü karar ve adımdan kaçınılması yönündeki çağrımızı bir kez daha yeniliyoruz. Dokuz Eylül Üniversitesi, bilime ve bilim insanlarına kulak vererek binlerce insanın ölümüne neden olan bu salgın sona ermeden dönüşümlü ve uzaktan çalışma uygulamasına devam etmeli ve telafisi mümkün olmayan bu hatasından en kısa sürede dönmelidir.