DEÜ’de Doktor Öğretim Üyelerine Yeniden Atama Kriteri Çalışması Hakkında

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde “öğretim üyeliği kadrolarına atama ilkeleri ve uygulama esasları”nın güncellenmesi çalışmalarının geçtiğimiz hafta yeniden başladığı bilgimiz dâhilindedir. YÖK Genel Kurulu’nun 16/08/2018 tarihli toplantısında uygulanması durdurulan kriterlerin, dekanlar, müdürler ve seçili öğretim üyelerinden oluşan komisyonun çalışmalarıyla yeniden belirlenmesi için çalışmalar başlatılmıştır.

Önümüzdeki hafta, birimlerin kriterler önerilerini netleştirerek Rektörlüğe bildirmesi ardından da üniversite Senatosunda görüşülmesi beklenmektedir. Senato kararının YÖK tarafından onaylanması durumunda da DEÜ’de doktor öğretim üyeliğine yeniden atamada bu kriterler hayata geçmiş olacaktır. DEÜ’de başlatılan bu kriter çalışmaları şimdilik sadece doktor öğretim üyelerinin yeniden atanmasını kapsamaktadır. Ancak kriterlerin hayat bulması halinde başta doktor araştırma görevlileri olmak üzere öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerinin de benzer uygulamaya maruz bırakılacağını görmek zor değildir.  

Eğitim Sen olarak 2008 ve 2013 yıllarındaki atama yükselme kriterleri belirlenmesi süreçlerine dâhil olmuş, görüşlerimizi belirtmiştik. Bugünkü süreci izlediğimizde görmekteyiz ki, geçmişte belirttiğimiz çekincelerimiz varlığını sürdürmektedir. Bu nedenle konu hakkındaki görüşlerimizi sizlere yeniden sunuyoruz:

1- Kriter belirleme çalışmaları -geçmişte de olduğu gibi- aceleye getirilmekte, konunun öznesi olan kesimlerden sağlıklı görüş alma mekanizmaları geliştirilmemektedir. Örneğin, ilk toplantıya çağrılanların hangi ölçütlerle belirlendiği bilinmemektedir. Doktor öğretim üyeleri Rektörlük tarafından toplanmalı, kriter çalışmalarındaki amaç anlatılarak görüş alınmalıdır. Aksi halde hali hazırda üniversitemizde zedelenmiş olan iş barışı daha da bozulacaktır.

2- Kriter olarak -geçmişte olduğu gibi- daha çok çeşitli indekslerce taranan hakemli dergilerde yayın koşulu üzerinde durulmaktadır. Oysa doktor öğretim üyelerinin tek görevi yayın yapmak değildir. “Bilimsel araştırma ve yayımlar yapmak” öğretim üyelerinin görevlerinden sadece bir kısmıdır. Bu anlamda, öğretim üyelerine, tek görevleri “yayın yapmak” imiş gibi davranmak, sadece bu faaliyet üzerinden kriter koymak anlamsızdır.

3- Sadece niceliğe dayanan her kriter, amaçlandığının aksine bilimsel niteliği daha da düşürmektedir. Buna en iyi örnek “akademik teşvik” sistemidir. Her yıl güncellenmiş bazı niceliksel kriterler ile karşımıza çıkan “akademik teşvik” dayatmasının, içleri boşaltılmış, nitelikten yoksun bilimsel kongre ve yayınların hızla artması ile sonuçlandığını hepimiz gözlemlemekteyiz.

4- Üniversite yönetimince “yayın sıralamasındaki düşüş” konusuna çözüm üretmek adına bazı önlemlerin alınmaya çalışıldığını görmekteyiz. Doktor öğretim üyeliğine yeniden atamada getirilecek olası yayın koşulları, yönetimce bu önlemler dahilinde kurgulanıyorsa belirtmeliyiz ki, bu “önlem” üniversitemiz dahilindeki bilimsel üretimin niteliğini düşürecektir. Hatırlatmalıyız ki, “korsan dergiler”, “atıf çeteleri” ve bunlar gibi çeşitli uygulamalar, hep sadede “nicelik üzerinden değerlendirme” hatası sonucu akademik hayatımıza girmiştir.

5- Yeniden atama ve bu atamanın kriterlere bağlı olması, yardımcı doçent-Dr. öğretim üyesi garabetinin iş güvencesizliğini hedeflediğinin en önemli göstergesidir. Sendikamız, yıllardır, öğretim elemanlarının yeniden atama mekanizmasının ortadan kaldırılmasını savunmaktadır.

Sonuç olarak, katılımcı olmayan ve yeniden atanmayı yalnızca yayın kriterine indirgeyen bir anlayışla doktor öğretim üyeliğine yeniden atama kriteri getirmek ne üniversitemiz bilimsel üretim ya da eğitiminin niteliğini ne de doktor öğretim üyelerinin motivasyonunu artıracaktır. Üniversitedeki her kesimin görevi kanunlarca belirlenmiştir. Bu görevlerin yerine getirilip getirilmediğinin denetimi ve yerine getirilmemiş olması durumunda da kullanılacak mekanizmalar bellidir. Yapılması gereken denetim mekanizmalarının çalıştırılması, kanunda belirtilen görevlerin yerine getirilebilmesi için gerekli alt yapı ve olanakların sağlanmasından ibarettir; akademik personelin sadece bir kesimine kriter koymak değildir! 

Kamu görevlilerinin bir bölümü açısından ayrımcılığa sebep olan uygulamalar Anayasa’nın temel ilkelerine aykırıdır. YÖK, aynı bilim dalına mensup kadroların, farklı üniversitelerde, farklı ölçütlere tâbi tutulmasına izin vererek bilimsel ve hukukî hiç bir altyapısı olmayan düzenlemelere imza atmaktadır.

Üniversitemizdeki bu sürece, başta doktor öğretim üyeleri olmak üzere tüm kesimleri dâhil olmaya çağırıyoruz. Üniversite yönetimini de uygulamaya geçirilmek istenen değişikliklerin ilgili kesimlerce tartışılarak gerçekleştirilmesi için gerekli adımları atmaya davet ediyoruz.

Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi