DEÜ’de Performans Değerlendirme Yönergesine İtiraz Ettik. 

Dokuz Eylül Üniversitesi’nin idari personelin performansını ölçmek ve değelendirmek için uygulamayı planladığı Dokuz Eylül Üniversitesi Performans Değerlendirme Yönergesi’nin yürürlükten kaldırılması için aşağıdaki yazıyı yazdık:

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE

Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü’nden tüm birimlere gönderilen bir yazı ile Üniversite Senatosunun 02.12.2021 tarihinde DEÜ Performans Değerlendirme Yönergesini oybirliği ile kabul ettiği bildirilmiştir. İdari personelin performansını ölçmeye ve değerlendirmeye yönelik bu yönergenin doğrudan muhatabı olan idari personel, hazırlık sürecinin hiçbir aşamasına dâhil edilmediği gibi, ancak yönerge hazırlandıktan sonra resmi bir yazıyla haberdar edilmiştir.

İdari ve teknik personele dair adil ve liyakate dayalı bir istihdam politikası ve işleyen bir iş planı olmayan DEÜ’nün, karar alma mekanizmalarında yok sayılan idari personelin performanslarının hangi standartlara göre değerlendireceği belirsizdir. 

Özel sektör mantığıyla emekçileri metalaştıran, kamusal alanı esnek, güvencesiz ve idarecinin iki dudağı arasına mahkûm eden; kamusal, kurumsal ve bireysel hiçbir sübjektif unsuru dikkate almayan performans ölçme ve değerlendirme süreci hiç kuşkusuz korku iklimi yaratma dışında bir sonuç doğurmayacaktır. Üniversitedeki birikmiş sorunlar, mevcut huzursuzluklar ve hukuki ihtilaflar dikkate alındığında, performans değerlendirme hevesinin öngörülenden daha yıkıcı bir etki yaratma riski taşıdığı açıktır. Değerlendirmeyi yapacak mevcut yöneticilerin ehliyet ve liyakat açısından yeterlilikleri bir yana, hangi kriterlere göre ve hangi nedenlerle atandıkları hususlarında Sayıştay raporlarına da yansıyan kaygı verici tespit ve yorumlar ortada iken ilgili idarecilerin emekçilerin performansını hangi standartlara göre ve nasıl değerlendirecekleri belirsizdir. 

“Performans ölçme ve değerlendirme” bahane ve gerekçesiyle Üniversite Senatosunun oybirliği ile aldığı karar, hukuka ve hakkaniyete uygunluk ve iyi yönetim ilkeleri açısından soru işaretleri barındırmaktadır: 

  1. Yönergede atıf yapılan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu özü ve sözü itibariyle idari personelin performansını ölçmeye ilişkin İdareye düzenleyici işlem tesis yetkisi öngörmemektedir. Kanunun amacı; “kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak üzere, kamu malî yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm malî işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve malî kontrolü düzenlemektir.” Kanundaki performansa ilişkin maddeler idarenin, yani Dokuz Eylül Üniversitesi yönetiminin performansını ölçmeye ilişkindir.
  2. Söz konusu yönergenin bir diğer dayanağı olan Kamu İç Kontrol Standartları Tebliği’nin 3. maddesinde “İdareler, personelin yeterliliği ve görevleri arasındaki uyumu sağlamalı, performansın değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik önlemler almalıdır.” denildikten sonra bu kapsamdaki genel şartlar belirlenmiştir. Bu şartlardan birisi de “Personelin işe alınması ile görevinde ilerleme ve yükselmesinde liyakat ilkesine uyulmalı ve bireysel performansı göz önünde bulundurulmalıdır” Tebliğdeki açık hükme rağmen DEÜ yönetimi görevde yükselme konusunda liyakat ve performansı öncelik alan bir inisiyatif almış değildir. Üniversitede uzun yıllardır şube müdürlüğü sınavı yapılmadığı gibi yakın zamanda yapılacağına dair bir bilgilendirme de yapılmamıştır. Halihazırda şube müdürü, daire başkanı, fakülte/yüksekokul/enstitü sekreteri olarak görevlerini fiilen yürütenlerin büyük bir bölümüne kadroları verilmemekte ve süreç vekâleten görevlendirmelerle geçiştirilmektedir. Şube müdürü, daire başkanı, genel sekreterlik gibi idari personel için önemli yükselme imkânı olan kadrolar, son yıllarda artan oranda üniversite dışından gelen kişilere tahsis edilmektedir. Benzer şekilde mühendis, tekniker ve teknisyen gibi diplomalara sahip teknik personelin unvan değişikliği sınavları sınırlı sayıda kadro için açılmaktadır. Tüm bu gelişmeler nedeniyle idari ve teknik personel açısından fırsat eşitliği sunan adil bir yükselme ve ilerleme imkanının olmadığı ve dolayısıyla herhangi bir motivasyon aracının bulunmadığı ortadadır. Keyfiyet barındıran, objektif, ölçülebilir ve hukuka-hakkaniyete uygun olmayan değerlendirmelerin çalışma barışını bozarak üniversite emekçilerine yönelik bir mobbing (psikolojik taciz) aracı olarak kullanılabileceği hususunda ciddi endişe ve kaygılara yol açmaktadır.
  3. Kamu İç Kontrol Standartları Tebliği’nin 3.8. maddesinde “Personel istihdamı, yer değiştirme, üst görevlere atanma, eğitim, performans değerlendirmesi, özlük hakları gibi insan kaynakları yönetimine ilişkin önemli hususlar yazılı olarak belirlenmiş olmalı ve personele duyurulmalıdır.” ifadesi yer almaktadır. Fakat sayılan hükümlerle uyumlu, DEÜ yönetimince belirlenmiş hiçbir yazılı standart bulunmamaktadır. Bunun aksine yer değiştirme, üst görevlere atanma ve özlük hakları gibi konularda üniversite yönetiminin takdirine göre kararlar alınmaktadır. Yer değiştirme ve geçici görevlendirmelerin bir psikolojik taciz aracına dönüştürülmemesi, aksi takdirde görevin kötüye kullanıldığı sonucunun doğacağına ilişkin emsal kararlar sabittir. DEÜ’de üst görevlere atanma ve personelin eğitimi ve özlük haklarına yönelik bir düzenleme yer almaksızın, sürece ilk olarak idari personelin performansıyla başlanıyor olması, İdare’nin bütünlüğü ilkesi açısından soru işaretleri barındırmakta ve işlemin amaç unsurunu da tartışmaya açmaktadır.
  4. Tebliğin 2. maddesinde “..personelin görev tanımları yazılı olarak belirlenmeli, personele duyurulmalıdır” denilmektedir. Fakat birçok birimde ve idari personel için bildiğimiz kadarıyla görev tanım formları belirlenmemiş ya da personele duyurulmamıştır. Bu koşullarda performansın hangi ölçütlere göre değerlendirileceği tartışmaya açıktır ve bahse konu amirlerin tek taraflı inisiyatifine bağlıdır.

Tüm bu nedenlerle Dokuz Eylül Üniversitesi’nin söz konusu yönergeyi iptal etmesini, aksi takdirde yönergenin uygulanmasında ortaya çıkabilecek mağduriyet ve maddi/manevi zararların İdare açısından mesuliyet ve hukuki sonuçlar doğuracağını hatırlatırız.

İlgili kurumlara ihbar, şikâyet ve başvuru hakları saklı kalmak kaydıyla bilgilerinizi ve gereğini arz ve rica ederiz.