Doçentliğini Almış Akademisyene Yeniden Atama Kriterleri Dayatılamaz!

Doçentliğini almış fakat kadrosu verilmemiş olan Sendika üyemiz Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın “yeniden atama kriterleri” mevzubahis edilerek iş akdinin feshedilmesi işlemine ilişkin açtığımız davada, İdare Mahkemesi tarafından iptal kararı verilmiştir. Karar, benzer durumda olan tüm akademisyenler açısından kritik önemde olup emsal niteliğindedir.

2017 yılında Doçentlik unvanı alan üyemiz Meltem Kayıran’ın, doçent kadrosunun verilmesi hususundaki haklı ve makul talebini karşılamayan Ankara Üniversitesi, bununla da yetinmeyerek “dosya ibrazında bulunmadığı” gerekçesiyle 14.04.2021 tarihinde Meltem Kayıran’ın görevine son vermişti.

Bu haksız ve hukuksuz uygulamaya karşı sendikamız tarafından açılan davada Ankara 4. İdare Mahkemesi oybirliği ile “hukuka uyarlılık bulunmayan” ilişik kesme işlemini iptal ederek, Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın göreve iadesi ve yoksun kaldığı parasal ve özlük hakların ödenmesi yönünde karar vermiştir.

Mahkeme, gerekçeli kararında “15.11.2017 tarihinde Doçentlik unvanını kazanan davacının akademik yönden doktor öğretim üyesi kadrosu için gerekli niteliklere sahip olduğu ve Akademik Birim Komisyonu ile Maliye Bölüm Kurulu kararlarına göre başarılı ve hizmetine ihtiyaç duyulan bir öğretim elemanı olduğu anlaşıldığından, bulunduğu kadroya yeniden atanmasına yönelik herhangi bir bilimsel çalışma dosyası sunmadığından bahisle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır” diyerek Doçentlik unvanını kazanan davacının akademik yönden doktor öğretim üyesi kadrosu için gerekli niteliklere sahip olduğunun altını çizmiştir.

Mahkeme ayrıca, “2547 sayılı Kanun’un 23. maddesinde, doktor öğretim üyeliğine atanmada aranılacak şartlar sayılmış olup, Üniversitelerce bu maddede sayılanlar dışında koşul getirilebileceği, bu yönde atama kriterleri belirleyebileceği tartışmasızdır. Ancak, söz konusu kriterlerin doktor öğretim üyesi atamalarında adaylar arasından en iyi olanı seçmek için konulacağı da tabiidir. Bu haliyle, doktor öğretim üyesi kadrolarına yapılacak yeniden atamalarda, adayın ilk atamada aranılan koşulları taşıyıp taşımadığının değil, görevinde başarılı olup olmadığının araştırılması, başarısız ise başarısızlığının tespit edilerek buna göre işlem tesis edilmesi gerekmektedir” diyerek dayatılan “atama kriterleri” bahane edilerek iş akdinin feshi işleminin yasanın sözü ve özüne aykırı olduğunu vurgulamıştır. Mahkeme açıkça, sözü edilen kriterlerin sadece ilk atamada en iyi adayın tespiti için kullanılabileceğini, yeniden atamalarda ise görevde başarı ve liyakatin esas olduğuna dikkat çekmiştir.

Yarattığı tüm haksızlıklar ve eleştirilerimize rağmen üniversitelerde akademisyenler, oldu-bittiye getirilen norm kadro uygulaması ve keyfi biçimde belirlenip sürekli değiştirilen atama-yükseltilme kriterleri ile esnek ve güvencesiz bir ortamda çalışmaya zorlanmaktadır.

YÖK’ün en ‘yaratıcı’ ve en ‘hakkaniyetli’ düzenleme olduğunu iddia ettiği norm kadro uygulaması ile doktora, doçentlik ve profesörlük unvanlarını almış meslektaşlarımızın haklı ve makul kadro taleplerini karşılamayan rektörlükler, bu yetmezmiş gibi bir de “yeniden atama” sopası ile akademisyenler üzerinden kendilerince tahakküm kurmaya devam etmektedirler.

Tüm İdareler ve Kurullar açısından önemli olan bu karar üzerinden çağrılarımızı bir kez daha yenilemek isteriz:

1. Üniversitelerdeki norm-kadro uygulaması derhal iptal edilmeli, ehliyet ve liyakat kriterleri gözetilerek hakkın öznesi olan akademisyenlerin kadro talepleri karşılanmalıdır.

2. Mevcut yapı ve ilgili mevzuat, ayrımcılığa kapı aralamaya devam etmektedir. Tahsis edilmeyen kadrolar nedeniyle aynı ünvanla farklı statülerde görev yapan çok sayıda akademisyen bulunmaktadır. Doçentlik ünvanıyla doçent kadrosuna atananların yanı sıra “Dr. Öğretim Üyesi Doç. Dr.”, “Araştırma Görevlisi Doç. Dr.”, “Öğretim Görevlisi Doç. Dr.” Statülerinde görev yapan çok sayıda doçent bulunmaktadır. Yeniden atama kriterlerinin aynı statüye sahip kişilerin bir kısmına uygulanıp diğerlerinin muaf tutulması ve her bir kategoridekilere farklı kriterler uygulanması eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağına aykırıdır.

3. Sayıştay Raporları, atama-yükseltmeye ilişkin iş ve işlemelerde kayırmacılıkların arttığını, hak ve adalet terazisinin İdare tarafından yeterince dikkate alınmadığını göstermektedir. Tahakküm heveslisi ve otoriter eğilimli zihniyetler, tarihin karanlık sayfalarına yazılacak ve gelecek, katılımcı demokrasi yoluyla ehliyet ve liyakat ilkeleri esas alınarak inşa edilecektir.

4. Tüm İdarecileri ve ilgili Kurulları, Anayasada güvence altına alınmış olan haklarımızı koruyup kollamaya; hukuka aykırı, ehliyet ve liyakati hiçe sayan ve kayırmacılık sonucu doğuran tüm işlemlerden sakınarak muhtemel dayatmalara karşı tepki vermeye davet ediyoruz.

Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın nezdinde kazanılan dava, sendikal mücadelenin bir sonucu olup benzer durumdaki çok sayıda akademisyen için emsal niteliğindedir.

Yıllardır kadro ve atama sorunu yaşayan üyelerimiz ve tüm akademisyenleri İdare Mahkemesi’nin verdiği emsal karar doğrultusunda haklarına ve ünvanlarına sahip çıkmaya, üniversitelerdeki atama ve yükseltme süreçlerini takip etmeye ve sendikal dayanışmaya davet ediyoruz.

Mahkeme kararı için tıklayınız.

EĞİTİM SEN ANKARA 5 NOLU ÜNİVERSİTELER ŞUBESİ

EĞİTİM SEN İSTANBUL 6 NOLU ÜNİVERSİTELER ŞUBESİ

EĞİTİM SEN İZMİR 3 NOLU ÜNİVERSİTELER ŞUBESİ