Sınav Yönetmeliği Değişikliği Geri Çekilmelidir

Hükumet Kamuda Siyasi Kadrolaşma Hamlelerinden Derhal Vazgeçmelidir!

Türkiye’de siyasi iktidarlar yıllardır, kamu personel rejimini kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda düzenlemeyi hedeflemiş, bu hedefi hayata geçirmek için başvurdukları en etkili yöntem ise “siyasal kadrolaşma” olmuştur.

AKP iktidarı bugüne kadar hayata geçirdiği yüzlerce yasa, torba yasa ve yöntemlik değişikliği ile kamu alanını kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirme konusunda gelmiş geçmiş tüm hükümetlere rahmet okutmuştur. Siyasi kadrolaşmanın önünü sonuna kadar açmak için kendinden önceki koalisyon hükümeti döneminde çıkarılan “Kamu Görevine İlk Defa Atanacaklar İçin Yönetmelik”te defalarca değişiklik yapmakla kalmamış, Danıştay tarafından iptal edilen düzenlemelerin yerine aynı içerikte düzenlemeler yapmakta ısrar etmiştir.

AKP hükümetleri döneminde sadece kamu görevine almada değil, kamu personelinin nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin konularda da bugüne kadar defalarca değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliklerin yapılmasında özellikle 06.04.2011 tarihli 6223 sayılı Yetki Kanuna dayanarak birkaç ay içersinde çıkarılan 35 adet Kanun Hükmünde Kararname (KHK) önemli bir rol oynamıştır. Söz konusu KHK’lerle tüm bakanlıkların, kamu kurumlarının teşkilat yapısı ve görevleri AKP iktidarının ihtiyaçları doğrultusunda yeniden biçimlendirilmiştir.

Tüm bunlar yetmemiş olacak ki AKP iktidarı bugün de OHAL-KHK rejimine dayanarak iktidarı ile aynı çizgide olmayan, kendisine biat etmeyen tüm emekçilerin kamudan tasfiyesine hız veren uygulamalara imza atmaya devam etmektedir.

Son olarak AKP hükümetleri döneminde bugüne kadar defalarca değiştirilen, değişikliklerin bir kısmı Danıştay tarafından iptal edilen “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte” önemli değişiklikler yapılmıştır. 22 Ekim tarihli Resmi Gazetede yayımlanan değişikliklerle bugüne kadar sadece şube müdürü ve müdürler için geçerli olan sözlü sınav uygulamasının kapsamı genişletilerek şef ve altındaki unvanlara atanacak olanlara da sözlü sınav şartı getirmiştir. Sözlü sınav öncesi yapılan yazılı sınavda 70 puan olan baraj ise 60’a çekilerek, siyasal kadrolaşma olanakları arttırılmıştır.

Öncelikle söz konusu değişikliklerin Resmi Gazetede yayımlandığı 22 Ekim’de Devlet Personel Başkanlığı (DPB) tarafından kamu kurumlarının, kamu emekçileri sendikalarının-konfederasyonlarının katılımıyla yapılan “Kamu Personel Sisteminin Değerlendirilmesi Çalıştayı”nın sürmesi, üstelik DPB çalıştayı kapsamında “Kamuda Terfi Sistemi, Unvan Değişikliği, Üst Düzey Yöneticilik” başlığı ile bir çalışma grubu oluşturulması manidardır.

Anlaşılan o ki sendikalar-konfederasyonlar 21-23 Ekim tarihlerinde düzenlenen DPB Çalıştayında yine “sosyal diyalog, paydaşlık” söylemleri ile oyalanıp çalışma grupları toplanırken hükümet çoktan kararını vermiştir. Nitekim Bakanlar Kurulu’nun yönetmelik değişikliğine ilişkin olarak daha DPB çalışatayı başlamadan, 17 Ekim’de, karar aldığı, söz konusu kararı da 22 Ekim tarihli Resmi Gazetede yayımladığı görülmektedir.

Bu tip çalıştayların hedefinin hükümetin kamu emekçilerinin sınırlı iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmak başta olmak üzere kamu personel rejiminde yapacağı değişikliklere sendikaları-konfederasyonları payanda etmekten, bunun için PR çalışması yapmaktan ibaret olduğunu her platformda ifade eden konfederasyonumuz ne yazık ki bir kez daha haklı çıkmıştır.

Bilindiği üzere kamu yönetimini yargı yolu ile denetlemekle görevli Danıştay’ın bugüne kadar sözlü sınavlara ilişkin verdiği pek çok karar vardır. Bunlardan 2009 yılında Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun verdiği içtihat niteliğindeki kararda sözlü sınavlara ilişkin olarak dört temel noktanın üzerinde durulmaktadır.

Buna göre, sözlü sınavların objektif nitelikte incelenip yargısal denetiminin yapılmasına imkân tanınması ve hukuk devleti ilkesinin temini açısından;

1- Sözlü Sınav Komisyonu sözlü sınav öncesinde adaylara sorulacak soruları ve yanıtlarını hazırlamalıdır.

2 – Sınav sırasında, adaylara hazırlanmış olan bu sorulardan kur’a yöntemiyle belirlenenler sorulmalıdır.

3- Sözlü Sınav Komisyonu Üyeleri adaylara verdikleri notları gerekçeleriyle açıklamalıdır.

4-Sözlü Sınavda adayların verdiği yanıtlar teknolojik imkânlardan yararlanılarak kayıt altına (elektronik ortamda görüntülü ve/veya sesli kayıt gibi kayıt altına alma) alınmalıdır.

Yukarıda sıralanan ilkelerin çiğnendiği sözlü sınavların bir kısmı yargı kararları ile iptal edilmiştir. Ancak özellikle son dönemlerde, hükümetin yargı üzerindeki etkisinin de artmasının bir sonucu olarak, bu ilkeler açıkça çiğnenmektedir. Ülkemizde uzun süredir kamuya alımlarda ve görevde yükselmelerde yapılan sözlü sınavlarda komisyonların oluşumundan verilen notların kayıt altına alınmasına, sorulan soruların adayların alana ilişkin bilgi ve becerilerini, kendilerini ifade etme yeteneğini ölçmekten çok iktidarla aynı siyasi çizgide olup olmadıklarını belirlemeye yönelik olduğunu bilmeyen yoktur.

Son olarak sözleşmeli öğretmen alımı için yapılan sözlü sınavda “Reis diyince aklınıza kim geliyor? Gezi olaylarına katıldınız mı?” gibi sorular soracak kadar iş çığırından çıkarılmıştır. Bugünün Türkiye’sinde “sözlü sınav” adı altında kamu yönetiminin en temel ilkleri olan liyakat ve kariyer ilkeleri ayaklar altına alınmaktadır. Bu durumun sınav sorularının çalınmasından dolayısıyla emek hırsızlığından hiçbir farkı yoktur.

Anayasamızın 70. Maddesinde, “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez” denilerek kamu hizmetine alımda hiçbir ayırımcılık yapılamayacağı vurgulanmıştır. Buna rağmen hükümetin, devlet memuru olma koşullarını taşıyan her yurttaşa açık olması gereken kamu kadrolarını sadece kendi siyasal tutum ve anlayışları doğrultusunda yapılan atamalarla doldurmak için yasal düzenlemeler yapması, yönetmeliklerle adeta oynaması kabul edilemez.

Kamuya ait kadrolar, siyasi iktidarın Türkiye’de doğrudan “torpil” kelimesi ile eş anlamlı olan “sözlü sınav” üzerinden yandaşlarını dolduracağı makamlar değildir. Devletten ve siyasi iktidardan bağımsız, kendi hak ve çıkarları için örgütlenen ve mücadele eden kamu emekçilerinden rahatsız olanların; çözüm olarak tamamen siyasallaşmış bir kamu personel sistemi ve “hükümetin memuru” anlayışını yerleştirmeye çalışması kabul edilemez.

Kamu personelinin işe girme ve görevde yükselmelerinde tamamen taraflı bir uygulama olan ve doğrudan torpili çağrıştıran uygulamalardan vazgeçilmeli, devlet memuru olma koşullarını taşıyan herkes cinsiyet, inanç farklılığı, etnik kimlik ya da siyasi görüş ayrımı yapmaksızın, liyakat ve kariyer ilkleri temelinde kamuda istihdam edilebilmeli, görevde yükselebilmelidir.

KESK olarak kamu görevlilerinin atanması, yer değiştirmesi ve görevde yükselmeleri için görevin gerektirdiği nitelikler dışında, siyasal ve benzeri hiçbir düşünce, yol ve yönteme geçit vermeyecek düzenlemeler yapılması konusundaki mücadelemizi, hukuksal mücadele dahil, her koşulda sürdüreceğimizin altını bir kez daha çiziyoruz.

KESK’in bu açıklaması resmi sayfasından alınmıştır.