Doçentlik kriterleri üzerine…
DOÇENTLİK SINAVI VE KRİTERLERİ DEĞİŞİYOR!
31 Ocak 2009 cumartesi günkü resmi gazetede yayınlanmış olan (Sayı: 27127) ‘Doçentlik Sınav Yönetmeliği’ yeniden ele alınarak 29260 sayılı 7 Şubat 2015 cumartesi tarihli resmi gazetede yayınlandı. Yakın geçmişte üniversitelere gönderilen ve görüş istenen doçentlik kriterlerinin de değişimi gündemimizde.
Eğitim Sen olarak yükseköğretim kurumlarında iş güvencesi ve liyakate göre atama/yükseltme savunduğumuz değerleri arasındadır. Bu eksende değişimlere baktığımızda halihazırdaki durumun bu iki nokta açısından daha da geri noktalara gideceğini görüyoruz. Doçentlik unvanı verilmesi her ne kadar nesnel bazı kriterlere dayandırılıyor gibi görünse de jüri sistemi ile tüm bu nesnel kriterler yok edilmektedir. Kaldı ki doçentlik unvanının alınmasından sonra unvana sahip olan kişilere kadro verilmesi aşamasındaki sorunlar da ortadadır. Doçentlik kadrosu, verili yasal çerçeve dahilinde akademik hiyerarşideki ilk “iş güvenceli” basamak olarak düşünülebilir. Bu yüzden verili çerçeve dahilinde bu kadroya yükselme konusu, yükseköğretim çalışma yaşamında önemli bir yer teşkil etmektedir. Savunduğumuz ilke tüm yükseköğretim emekçilerine iş güvenceli çalışma biçimlerinin sağlanmasıdır. Bu olmaksızın yükseköğretim kurumlarında insan, toplum ve doğa yararına eğitim ve bilim üretiminin, özgür düşüncenin var olamayacağı ortadadır. Bu eksende verili çerçeve içerisinde yeni yönetmelik ve gündemimizde olan “yeni kriterlere” dair taslağa ilişkin incelememizi ve şube görüşümüzü ilginize sunuyoruz.
Yeni Doçentlik Sınav Yönetmeliği
7 Şubat 2015 tarihli resmi gazetede yayınlanan yönetmelik savunduğumuz ilkeler açısından herhangi bir iyileştirme içermemektedir. İşlemeyen jüri sistemi devam etmekte, doçentlik unvanı verilmesi sürecinde nesnel olmayan süreç bu yolla yaşatılmaktadır. Yönetmeliğin 3. maddesinden, kriterlerin değişimi tarihinden sonraki ikinci doçentlik başvuru döneminden itibaren geçerli olacağını anlıyoruz. Teknik boyutuyla değişen ve değişmeyen maddelere bakalım:
– Yılda iki kez nisan ve ekim aylarında yapılan başvuru dönemi değişmemiştir.
– Sağlanması gereken yabancı dil koşulu da değişmemiştir. ÖSYM tarafından yapılan merkezi yabancı dil seviye belirleme sınavından en az altmış beş puan almış olma koşulu devam etmektedir. Denkliği olan sınavlar konusunda da bir değişiklik yok.
– Yeni yönetmelikte, iflas ettiği her fırsatta görülen jüri sistemine dair bazı yeni düzenlemeler mevcuttur lakin bu düzenlemeler jüri sisteminin yarattığı nesnellikten uzak değerlendirme durumunu değiştiremeyecektir. Başvuruların geçici madde 1 de belirtildiği ve 4. maddede tanımlandığı üzere artık sadece elektronik ortamdan yapılacağını, ancak gerekli alt yapı oluşturulasıya kadar eski sistemle başvuruların devam edeceği anlaşılmaktadır. Yine ilgili maddeden eski sistemde “…eserler aday tarafından jüri üyelerinin her birine posta yolu ile gönderilir.” şeklindeki yol değiştirilmiş, adaylar jüri raporları ulaşasıya kadar jürinin kimlerden oluştuğunu öğrenememektedir (madde 5-2).
– Eski yönetmelikte 5. madde ile tanımlanan jüri yapısı yine aynı yani 5 asıl 2 yedek şeklinde. Önceki yönetmelikte ilgili bilim alanında yeteri kadar öğretim üyesi yoksa jüri 3 asıl iki yedek şeklinde oluşabiliyorken buna yeni yönetmelikte bulunan çözüm “jüri yakın alanlardaki profesörlerden tamamlanır” şeklinde.
– Sınav için yeni yönetmelikte eskisinde olduğu gibi iki aşama ön görülüyor: eser incelemesi ve sözlü sınav.
– Eski yönetmelikte eser incelemesinden başarısızlık durumu için yeniden başvuruya dair özel bir tanım yok iken, yeni yönetmelikte bu durum şu şekilde tanımlanıyor (madde 6-6):
“Başarısız bulunan aday ise jüri tarafından eksik bulunan eser ve faaliyetleri tamamlamak kaydıyla, en erken izleyen ikinci dönemde yeniden başvurabilir. Bu başvurusunda da başarısız bulunan aday, yine jüri tarafından eksik bulunan eser ve faaliyetleri tamamlamak kaydıyla, en erken izleyen ikinci dönemde yeniden başvurabilir. Eser incelemesi aşamasında üçüncü kez de başarısız bulunan aday, ancak en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden başvurabilir.”
– Jüri başkanı için eski yönetmelik (madde 6-10) “Sınavda jüri üyelerinden biri, başkan olarak görev yapar” denirken yeni yönetmelikte başkanlık konusundaki muğlaklık “ Sınavda jüri üyelerinden profesörlük süresine göre en kıdemli olan, başkan olarak görev yapar” şeklinde ortadan kaldırılmış.
– Yine sözlü sınava dışarıdan katılım için eski yönetmelik madde 6-11 “Sözlü sınav, doçent ve profesör unvanına sahip öğretim üyelerine açıktır. ” derken yeni yönetmelik 6-11
“Sözlü sınav öğretim üyelerine açıktır. ” diyor.
– Başarısızlık sonucu yeniden sözlü sınava giriş için yeni bir jüri oluşturma/oluşturmama durumu da değişmemiş. 3 defa sözlüden başarısız olanın jürisinin salt çoğunluğu yine değiştiriliyor.
– Eski yönetmelik 7-7 deki
“Doçentlik sınavı için başvuru dosyasının içeriğinde adayla ilgili olarak disiplin suçu oluşturan başka bir durumun varlığı nedeniyle soruşturma başlatılmış olması halinde, durum Üniversitelerarası Kurula bildirilir. Bu soruşturma sonuçlanıncaya kadar, Üniversitelerarası Kurul doçentlik başvurusu ile ilgili herhangi bir işlem yapmaz. ”
maddesinin eşdeğeri yeni yönetmelikte yok gibi görünüyor.
– Madde 8 de tanımlanan “Doçentlik Sınav Komisyonu” 20 kişiden 15 kişiye inmiş durumda.
Görüldüğü gibi yeni yönetmelik, doçentlik sınav sisteminin özündeki sorunlara çözüm üretmekten bir hayli uzaktır.
Doçentlik Kriterleri için Taslak,
Sorunun bir boyutu hiç bir olumsuzluğu düzeltmeyen yeni yönetmelik iken diğer boyutu da yeni doçentlik kriterleri taslağıdır. İlgili taslak üniversitelere gönderilmiş 2015 yılı Ocak ayı ortasına kadar üniversitelerden görüş istenmiştir. Yürürlükte olan kriterler ile sadece uluslararası indekslerce taranan dergilerdeki makale sayısı baz alınırken taslak kriterlerde puan sistemi getiriliyor. Puan alınacak başlıklar tanımlanıyor ve farklı temel alanlara göre bu başlıklar altında alınacak en az ve an fazla puanlar veriliyor. Alınması gereken en az puan nitelemesi, o başlık altındaki faaliyetlerin yürütülmüş olma zorunluluğunu ifade ediyor. Tüm alanlar için aynı başlıklar söz konusu iken, başlıklardan alınması gereken en az ve en fazla puanlar küçük değişimler gösteriyor farklı temel alanlarda.
Fen bilimleri ve matematik temel alanı (kimya, fizik, biyoloji, matematik, istatistik) özelindeki inceleme bir fikir verecektir. Yürürlükteki kriterlerde matematik ve istatistik bilim dalları ayrı kriterlere tabi iken taslak kriterlerde tüm dalların kriterleri aynılaştırılmış durumda. Yürürlükteki kriterlerde matematik ve istatistik bilim alanları “Başvurulan doçentlik bilim alanı ile ilgili ve adayın yaptığı lisansüstü tez(ler)den üretilmemiş… bir özgün makale” söz konusu iken, diğer bilim alanları (kimya, fizik, biyoloji) için “Başvurulan doçentlik bilim alanı ile ilgili ve adayın yaptığı lisansüstü tez(ler)den üretilmemiş… üç özgün makale”” söz konusu. Taslak kriterdeki puan miktarlarının az/fazla olması tartışmasını bir yana bırakarak bunların temelde neye tekabül ettiğine bakalım.
Taslak kriterlerde;
“ … mezun olduğu lisans ya da doktora bilim alanından başvurmak zorundadır. Başvurulan doçentlik bilim alanı ile ilgili olarak, Tablo 2.1’deki çalışmalara verilen birim puanlar esas alınmak suretiyle; en az yetmiş (70) puanının doktora unvanının alınmasından sonra yapılmış çalışmalardan elde edilmiş olması kaydıyla, asgari yüz (100) puan karşılığı bilimsel etkinlikte bulunmuş olması gerekir. ”
deniyor.
Bilimsel makalelerden alınacak puanlar yazar sayısına göre oluşturulmuş çarpanlarla veriliyor:
“Makale ve bildiri yayınlarında; tek yazarlı çalışmalarda tam, iki yazarlı çalışmalarda her yazar 0,75’i, üç yazarlı çalışmalarda her yazar için 0,60’ı, dört ve üstü yazarlı çalışmalarda her yazar 0,30’u puan alır. ”
şeklinde.
Başlıca yazar tanımı da taslak kriterlerde şu şekilde:
““Başlıca Yazar”; adayın lisansüstü tezlerinden üretilmemiş, doktora sonrası yapmış olduğu çalışmalarda, tek yazar olarak, SCI/SCI-Expanded kapsamındaki dergilerde yapmış olduğu makale yayınıdır. Adayın; doktora çalışmasından sonra, lisansüstü öğrencilerine yaptırmış olduğu tezler kapsamında öğrencileriyle yapılan ve SCI/SCI-Expanded kapsamındaki dergilerde yayımlanan, 2 yazarlı yayınlar da “Başlıca Yazar” olarak değerlendirilir.”
Yani lisansüstü sonrasında ya tek yazar ya da öğrencileri ile 2 yazarlı olan bilimsel makalelerdeki yazarlık “Başlıca Yazar” olarak tanımlanıyor.
Çeşitli başlıklardaki puanlar, Fen bilimleri ve matematik temel alanı için şu şekilde:
1- Özgün makale (en az biri başlıca yazar) 20 puan değerinde. Bu başlıktan en az 50 puan alınması gerekiyor.
diğer hakemli dergilerdeki makaleler 10 puan değerinde. Bu başlıktan en az 6 puan alınması gerekirken en fazla 20 puan alınabiliyor.
2- lisansüstü tezlerden üretilmiş yayınlar başlığından en az 10 puan alınması bekleniyor.
3- patent faydalı model başlığından en fazla 20 puan alınabiliyor.
4- ödül başlığındaki faaliyetlerden en fazla 20 puan alınabiliyor.
5- tez yöneticiliği, proje görevi kitap yazarlığı başlığından en fazla 20 puan alınabiliyor.
6- diğer bilimsel etkinlik (sunum, kitap bölümü yazarlığı, atıf vb) başlığı altında gruplanan faaliyetlerden en az 7 puan alınması beklenirken bu faaliyetlerden en fazla 30 puan alınabiliyor.
7- eğitim öğretim faaliyetleri, en az 5 puan alınması gerekirken bu başlıktan en fazla 10 puan alınabiliyor.
3. başlık dahilindeki puanlamada Mimarlık, Planlama, Tasarım Temel Alanı için en az 5 puan alınması beklenirken diğer temel alanlarda bu başlığa dair alınması zorunlu puan mevcut değil. İlgili alan için, kriterlerin yürürlükteki halinde de benzer bir koşul daha esnek haliyle de olsa mevcut.
Taslak kriterler hakkında değerlendirme
Patent ve faydalı model ile proje yöneticiliği başlıkları altında alınması zorunlu puanlar, Mimarlık, Planlama, Tasarım Temel Alanı haricindeki alanlar için tanımlı olmasa da bu başlıkların ve alınabilecek puanların tanımlanmış olması yakında bunlara da diğer alanlar için bir zorunluluk getirileceğinin işaretleri olarak değerlendirilebilir. Bu ise halihazırda yaygınlaşan “projecilik mantığının” bir sonucu ve aynı zamanda bu süreci daha da hızlandıracak bir hamle. Yani “para getiren bilgi ise üret, değilse uğraşma!” mantığı.
Eğitim öğretim faaliyetleri başlığı altından alınması zorunlu olan puanlar içinde büyük bir sorunu barındırmaktadır. Öğretim üyesi olmayan adayların doçentlik başvurusu yapmasının önüne konulan bir engeldir bu madde. “Doktora eğitimini tamamladıktan sonra, en az iki yarıyıl; açık, uzaktan veya yüz yüze ortamlarda verilmiş dersler” şeklinde açıklanan bu puan başlığında, lisansüstü dersler (her dönem için) 3 puan, önlisans/lisans dersleri (her dönem için) 1,5 puan değerinde. Yani bu başlık altındaki beklenti, doçentlik adayının, 2 yarıyıl lisansüstü veya 4 yarıyıl önlisans/lisans vb. vermiş olması. Tüm temel alanlar için aynı koşul mevcut. Yani artık öğretim üyesi olmayanlar doçentlik başvurusunda bulunamayacak, taslak bu haliyle geçerse.
Üniversitelerdeki öğretim üyesi kadrolarından yardımcı doçentlikte bir yığılma olduğu ortadadır. Eylül 2014 Devlet personel başkanlığı verilerine göre üniversitelerdeki öğretim elemanı sayılarına bakıldığında bu gerçeklik bir kez daha görülecektir.
- Profesör 17.202
- Doçent 11.386
- Yardımcı Doçent 25.464
- Öğretim Görevlisi 15.470
- Okutman 6.983
- Araştırma Görevlisi 41.249
- Uzman 3.425
- Çevirici 18
- Eğitim ve Öğretim Planlamacısı 20
İlgili kriterlerin yardımcı doçent kadrolarındaki bu orantısızlığı değiştirmeyeceği ortadadır. Zira yürürlükteki kriterlere göre doçentlik unvanı alamayan kesim, taslak kriterlere göre de alamayacaktır. Ancak taslaktaki “eğitim öğretim faaliyetleri” başlığı ve buradan alınması istenen zorunlu en az puan, yardımcı doçent ve öğretim görevlisi olmayan kesimin doçentlik unvanını alabilmesinin önünü kesecektir. Yardımcı doçent ve öğretim görevlisi kadrolarının neredeyse tamamen keyfi kriterlere göre verilmekte olduğu bilinen bir gerçektir. Sonuç olarak doçentlik unvanı her ne kadar taslak tablolarda nesnel kriterlere dayandırılıyormuş gibi görünse de aslında “eğitim öğretim faaliyetleri başlığı” puanları ile tamamen öznel kriterlere indirgenmektedir.
Sonuç olarak doçentlik unvanı verilişi sürecindeki nesnel kriterleri yok eden jüri sistemi ortadan kaldırılmadıkça liyakate dayalı yükseltme olanaksızdır. Sunulan taslak kriterler de yukarıdaki çekincelerimizden dolayı kabul edilemezdir.
Doçentlik kriterleri konusundaki çalışmalarımız sürmektedir. Konu ile ilgili katkılarınızı bize e posta ile iletebilirsiniz.