İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesinde Mobbing Sonucu İstifa Eden Üyemize Dair Basın Açıklaması
Kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör işyerlerinde gerçekleşen psikolojik taciz (mobbing) çalışanların itibarını ve onurunu zedelemekte, verimliliğini azaltmakta ve sağlığını kaybetmesine neden olarak çalışma hayatını olumsuz etkilemektedir. Kamu kurumlarında giderek artan mobbing vakaları ne yazık ki İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesinde (İKÇÜ) kaygı verici bir boyuta ulaşmıştır. Bu baskıcı uygulamaların son örneği, üyemiz Damla Topbaş’ın, uzun süredir maruz kaldığı sistematik mobbing sonucunda işini bırakmak zorunda kalmasıdır.
Damla Topbaş, 2021 yılından bu yana İKÇÜ Sosyoloji Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yapmaktaydı. Ancak akademik kariyerine odaklanması gerekirken, amirlerinin sistematik mobbingine maruz bırakılmış, doktora eğitimi engellenmiş ve vasıflı bir akademik personel olmasına rağmen idari görevlerde çalıştırılmıştır. Üyemizin doktora eğitimi için talep ettiği görevlendirme hukuksuz bir şekilde reddedilmiş, bu yetmezmiş gibi mesnetsiz bir soruşturma başlatılarak baskı altına alınmıştır. Tüm bu süreç, adeta bir cezalandırma aracı olarak işletilmiştir.
Damla hocamız, süreç boyunca bilgi edinme başvurularında bulunmasına rağmen, hiçbir şekilde yanıt alamamış ve soruşturma dosyası hala kendisine iletilmemiştir. İletişim kurmak yerine düşmanca bir tavır sergilenmiş, soruşturma yanlı bir şekilde yürütülmüştür. Damla hoca, nitelikli, üretken akademisyenlerden biri olmasına rağmen, yaşadığı süreç sonucunda Türkiye’deki akademik ortamdan istifa etmek zorunda bırakılmıştır.
Bu durum, şahsi bir mesele değil, tam tersine tüm üniversite emekçilerini etkileyen bir korku iklimi oluşturma çabasıdır. Sosyal ve Beşerî Bilimler Fakültesinde (SBBF) 2024 yılında öğretim üyeleri ve asistanlara açılan pek çok soruşturma açılmış, temelsiz tutanaklar tutulmuş, mesai dayatması gibi pek çok hukuksuz uygulama çalışanlara dayatılmıştır. Geçtiğimiz dönem, çalışma barışının bozulduğu fakülteye bir dayanışma ziyareti gerçekleştirerek yaşanan baskı ve yıldırma süreçlerini yakından takip ettik. Süreç boyunca karşılaşılan hukuksuzlukları ve görmezden gelinen şikayetleri kayıt altına alarak raporlaştırdık.
Damla Topbaş’la aynı bölümde 2015 yılından bu yana görev yapan ve Yürütme Kurulu üyemiz Selin Önen, uzun süredir maruz kaldığı sistematik mobbing şikâyetlerinin 2023 itibariyle artmasıyla birlikte, bu durumu yazılı olarak pek çok kez SBBF Dekanlığına bildirmiştir. Ancak üyemizin çalışma ortamını tekinsiz hale getiren ve huzurunu bozan bu duruma ilişkin Dekanlık tarafından yapılan Ön İnceleme sonucunda herhangi bir soruşturma açılmasına gerek görülmemiştir. Üyemiz, bu karara itiraz ederek şikâyetlerinin dikkate alınmaması ve maddi delillerin incelenmemesi üzerine konuyu YÖK’e taşımıştır. Buna rağmen Rektörlük, üyemizin yanlı ve eksik soruşturması nedeniyle şikâyetçi olduğu Dekanlık makamına tekrar ön inceleme yaptırmış ve ikinci kez soruşturma açmama kararı iletilmiştir. Eğitim-Sen olarak, bu haksızlığa karşı hukuki süreci başlatarak bu kapsamda mobbing nedeniyle Rektörlük aleyhine manevi tazminat davası açılmıştır.
Biz, Eğitim-Sen olarak, Damla hocamızın ve İKÇÜ’deki tüm eğitim emekçilerinin yanında olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. Mobbing işkencedir, işkence de insanlık suçudur.
Sendikamız eğitim ve bilim iş kolunda mobbingin önlenmesi ve mobbinge uğrayan üyelerine destek vermek için sendikal ve hukuksal tüm yolları kullanacaktır. “Asla yalnız yürümeyeceksiniz!” diyoruz. Eril tahakkümün ve baskının hüküm sürdüğü bu kurumları özgürleştirmek için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Eleştirel düşüncenin hâkim olduğu, özgür ve demokratik üniversiteler için verdiğimiz bu mücadele, baskıya boyun eğmeyeceğimizi gösteren güçlü bir dayanışma mesajıdır.
Damla hoca ve İKÇÜ’deki hiçbir eğitim ve bilim emekçisi yalnız değildir. Üniversite yönetimlerini bir an önce mevcut mobbing şikayetlerini incelemeye ve sorumlulara yaptırım uygulamaya, yeni vakaların ortaya çıkmasını engelleyecek adımlar atmaya davet ediyoruz. Eğitim kurumları, akademik özgürlüğün ve adaletin tesis edildiği yerler olmalıdır; mobbingin yaygınlaşmasına izin verilemez. Mücadelemiz, baskıların değil, eleştirel düşüncenin hâkim olduğu özgür üniversiteler kurulana kadar sürecektir. Bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı ve benzer süreçlerle karşılaşan tüm meslektaşlarımızla dayanışma içinde olacağımızı kamuoyuna duyururuz.
YAŞASIN ÖZGÜR ÜNİVERSİTE!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
Eğitim-Sen İzmir Üniversiteler Şubesi