Karabük Üniversitesinde Eğitim Gören Uluslararası Öğrencilere Yönelik Kitlesel Damgalama ve Saldırılara Dair Basın Açıklaması

Birkaç gündür Karabük üniversitesi üzerinden devam eden damgalama ve ırkçılık geleneksel ve sosyal medyayı sarmış durumda. Yapılan yayınlar, eksik ve yanlış bilgi içermenin ötesinde ülkede yaşayan ve öğrenim gören, özellikle siyah öğrencileri hedef göstermekte. Karabük en fazla sayıda uluslararası öğrenciye eğitim vermekle birlikte hemen her üniversitede binlerce öğrenci eğitim almaktadır. Irkçı saldırılar tüm ülkedeki yabancı öğrencilerin eğitim ve yaşam hakkını ihlal eden boyuta ulaşmıştır.

Uluslararası öğrencileri ülkeye çekme çabalarının ardında iki sebep bulunmaktadır: Birincisi, getirileri milyar dolarları bulan uluslararası öğrenci havuzundan pay almak, bir başka deyişle ekonomiye girdi sağlamak; ikincisi ise parlak ve yetenekli beyinleri ülkeye çekerek “beyin kazancı” sağlamak. Velhasıl uluslararası öğrenciler küresel neo-liberal eğitim politikalarının bir ayağı olarak görülmüştür. Bu kapsamda Yükseköğretim Kurumu (YÖK) da politikalar geliştirmiştir.

Yasal mevzuatta “yabancı uyruklu öğrenci” olarak tanımlanan ve her derecede öğrenim görmek için Türkiye’ye gelen uluslararası öğrencilerin sayısı 2000/01 öğretim yılında 16 bin 656 iken bu sayının bugün 300 bini aştığını Yükseköğretim Kurumunun (YÖK) veri ve raporlarında görebiliyoruz. YÖK bünyesinde Uluslararası İlişkiler Daire Başkanlığı kuruldu ve 2018-2022 yılları için beş yıllık hedefleri kapsayan Yükseköğretimde Uluslararasılaşma Strateji Belgesi ilk kez yayımlanmıştır ve uluslararası öğrencilerin ve öğretim elemanlarının ülkeye gelmesi için yasal ve kurumsal adımlar atılmıştır. YÖK, 2000’li yılların başından bu yana düzenli olarak artan öğrenci sayısına ilişkin verileri sağlarken söz konusu öğrencilerin akademik, sosyal ve yaşam bağlamlarına ilişkin veri sunmamaktadır. Halbuki konuya ilişkin akademik çalışmalar, eğitim-öğretim başta olmak üzere sosyal, kültürel ve ekonomik soruları ortaya koymaktadır.

Tam bir yıl önce, Karabük’te Filyos Çayı’nda (26 Mart 2023) Gabon uyruklu Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın şüpheli ölümü gerçekleşti. Bu olayın ardından uluslararası öğrencilerin Karabük’te maruz bırakıldıkları yaşam koşullarına ilişkin pek çok haber yapıldı. Nihayetinde öğrencilerin sadece kazanç kaynağı olarak görülmesi ve öğrencileri destekleyici alt yapıların oluşturulmaması, buna yönelik niyet dahi gösterilmemesi öğrencileri her türlü riske açık hale getirmektedir.

2021 yılında dönemin rektörü Refik Polat, “Karabük Üniversitesi rektörü olarak para nasıl kazanılır bunu öğrendim” diyerek tek ve asıl amacını dile getirirken geldiğimiz durumda uluslararası öğrenciler mafyaya ve ırkçılığa terk edilmiştir.

Afrika ülkelerinden gelen uluslararası öğrencilerin HIV/AIDS ve HPV gibi hastalıkların yayılmasının sorumlusu olarak göstertilmesine ilişkin ise ilgili kurumların hızla doğru bilgilendirme yoluna gitmesi gerekir. Kamuya açık kaynaklardan Türkiye’de HIV ve AIDS’in sürekli artış gösterdiği görülebilirken, bu artışın sorumlusunun uluslararası öğrenciler olduğuna ilişkin bir veri bulunmamaktadır. Sağlık Bakanlığının AIDS Vakalarının Uyruğa Göre Dağılımı (1985 – 08 Kasım 2023) verisine göre AIDS vakalarının yaklaşık %14’ü, HIV vakarının ise yaklaşık %16’sı yabancı uyruklularda tespit edilmiştir.

Yetkililere sesleniyoruz; öğrenciler başta olmak üzere ülkede yaşayan bütün siyah bireyler çoklu insan hakları ihlallerine maruz bırakılmaktadır ve risk altındadır. Gerek basılı ve görsel gerekse de sosyal medyada ayrımcı, damgalayıcı ve ırkçı ifadeleri olan kişiler hakkında, ulusal ve uluslararası hukuki düzenlemeler, sözleşmeler ve genel insan hakları ilkeleri kapsamında, gerekli işlemlerin acilen yapılması gerekiyor.

YÖK’e sesleniyoruz; bir an önce uluslararası öğrencilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve risk altındakilerin korunmasına ilişkin adımlar atılmalıdır. Sabık rektörün bahsettiği kazançlar öğrencilerin her türlü ihtiyacı için harcanmalıdır.

Genel kamuya sesleniyoruz; her türlü medyada eksik, yalan ve yanıltıcı bilgi dolaştığının farkında olmalıyız. Toplumsal barışın sürdürülmesi için her bir kişinin hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması hepimizin görevi.