AçıklamaAkademik PersonelDokuz Eylül ÜniversitesiManşet

DEÜ Dr. öğretim üyesi yeniden atama kriterlerine dair

Dokuz Eylül Üniversitesi “doktor öğretim üyeliği kadrolarına yeniden atanma esasları”nın güncellenmesine yönelik 2019 yılı sonunda, konunun öznesi olan kesimlerin dâhil edilmediği çalışmaların yürütüldüğünü kamuoyuna duyurmuş ve görüşlerimizi paylaşmıştık.
YÖK Genel Kurulu’nun 16/08/2018 tarihli toplantısında uygulanması durdurulan bölümler için senato toplantısında yeni karar alındı ve Dr. Öğretim Üyelerine geçtiğimiz hafta tebliğ edildi.
Eğitim Sen olarak 2008 ve 2013 yıllarındaki atama yükselme kriterleri belirlenmesi süreçlerini takip etmiş, müdahil olmuş ve görüşlerimizi belirtmiştik. Bugünkü süreci izlediğimizde görmekteyiz ki, geçmişte belirttiğimiz çekincelerimiz varlığını sürdürmektedir. Bu nedenle konu hakkındaki görüşlerimizi sizlere yeniden sunuyoruz

1- Senato kararı biçim ve içerik açısından hukuka aykırıdır. YÖK tarafından aynen onaylanması durumunda Sendika olarak iptal davası açacağımızı, uygulanması durumunda, üyelerimize her türlü hukuki desteği vereceğimizi belirtiriz.
İdarenin/Senatonun temel hukuki güvenceleri göz ardı eden bu kararı karşısında Dr. öğretim üyelerinin en önemli güvencesi Anayasada ifadesini bulunan hukuk devletidir. Bir başka anlatımla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Kanunları ve mahkeme kararlarıdır. Kuşkusuz sendikal dayanışma ve kamuoyu desteği de bu süreçte asıldır.

2- Dr. öğretim üyelerine yönelik olarak yeniden atama süreci ve bu atamanın yalnızca yayın kriterine bağlı olması, iş güvencesinin ortadan kaldırılmasının hedeflendiğinin göstergesidir. Sendikamız, yıllardır, öğretim elemanlarının yeniden atanması hususunun yayın esaslı kriterlere bağlanması sistemine karşı çıkmaktadır. Bu haklı duruşumuz neticesinde 2008 yılından bugüne kadar hukuka aykırı kriterlerin uygulanmaması sağlanmıştır. Bu kez de üniversite bileşenlerinin desteği ile başarılı olacağımıza inancımız tamdır.

3- “Yayın sıralamasındaki düşüş”e çözüm ve “araştırma üniversitesi olma” amacı, kriterlerin meşrulaştırılması için öne sürülmektedir. Bu biçimiyle kriterler bilimsel üretimin niteliğini düşürecektir. Hatırlatmalıyız ki, “korsan dergiler”, “atıf çeteleri” ve akademik etik ihlaller, “nicelik üzerinden değerlendirme” hatası sonucu akademik hayatımıza girmiştir. Belirtmeliyiz ki, 2008-2020 yılları arasında hiçbir kriter uygulanmamasına rağmen üniversitemiz yayın sıralamasında sürekli yükseliş kaydetmiştir. Bu durum kriter-yayın sayısı arasında kurulan ilişkinin gerçekçi olmadığının göstergesidir.
4- Sadece niceliğe dayanan puanlama sisteminin sonuçlarına en iyi örnek “akademik teşvik” sistemidir. Her yıl güncellenmiş bazı niceliksel kriterler ile karşımıza çıkan “akademik teşvik” dayatmasının, içleri boşaltılmış, nitelikten yoksun bilimsel kongre ve yayınların hızla artması ile sonuçlandığını akademik camia olarak gözlemlemekteyiz.
5- Kriter olarak yalnızca yayın koşulu üzerinde durulmaktadır. Oysa doktor öğretim üyelerinin tek görevi yayın yapmak değildir. “Bilimsel araştırma ve yayımlar yapmak” öğretim üyelerinin görevlerinden sadece bir kısmıdır. Bu anlamda, öğretim üyelerini yayın üzerinden değerlendirmek yükseköğretim hizmetinin amacıyla uyumsuzdur.

6- Kriter belirlenmesi süreci, Rektörlük bünyesinde oluşturulan komisyon ile yapılmış gibi görünse de, YÖK’e sunulan kriterlerin bu komisyonun önerdiği kriterler olmadığı görülmektedir. Kriterler Senato’da da üzerinde görüşme/müzakere olmaksızın oylama ile karara bağlanmıştır.
7- ÜAK doçentlik kriterlerinde dahi, farklı alanların özgünlükleri gözetilmeye çalışılarak gruplamalar yapılmış, her gruba ayrı kriter konmuştur. DEÜ fen, mühendislik, mimarlık, tıp alanlarını aynı gruba koyarak her bir alan içindeki bilim dallarının özgünlüklerini göz ardı edilmiştir. Bu anlayış kabul edilemez.

Sonuç olarak, katılımcı olmayan ve yeniden atanmayı yalnızca yayın kriterine indirgeyen bir anlayışla doktor öğretim üyeliğine kriter getirmek ne bilimsel üretimi, ne eğitimin niteliğini, ne de doktor öğretim üyelerinin motivasyonunu artıracaktır.

Kamu görevlilerinin bir bölümü açısından ayrımcılığa sebep olan bu uygulamalar Anayasa’nın temel ilkelerine aykırıdır. YÖK, aynı bilim dalına mensup kadroların, farklı üniversitelerde, farklı ölçütlere tâbi tutulmasına izin vererek bilimsel ve hukukî altyapısı olmayan düzenlemelere imza atmaktadır.
Başta Doktor Öğretim Üyeleri ve Doktor Araştırma Görevlileri olmak üzere yapılacak değişiklikten kısa vadede etkilenecek kesimler olmak üzere, üniversite bileşenlerinin dahil edilmediği sürecin meşruiyeti ve hukukiliği tartışmalıdır. Senato kararı iptal edilmelidir.
Pandemi sürecinde öncelikli gündem sağlık önlemleri, uzaktan eğitim gibi konular olmalıyken DEÜ nün yeniden atama kriterlerini gündemine almış olması anlaşılır değildir. Açık hukuksuzluklar içeren, mağduriyetler yaratacak olan kriter uygulamasına Senato’dan herhangi bir itirazın gelmemiş olması DEÜ nün süreci anti-demokratik işlettiğini yeniden göstermektedir ve ayrıca sorgulanmalıdır. İdare bu uygulamayı geri almalı, üniversitedeki eğitim ve bilimin niteliğini artırıcı tedbirleri tüm bileşenleri ile görüşerek demokratik süreçlerin işletilmesi ile sağlamalıdır.
Diğer yandan konunun öznesi olan tüm üniversite bileşenlerini sürece dâhil olmaya çağırıyoruz. Üyelerimizin özlük haklarının ihlali ile sonuçlanacak her türlü girişimin karşısında duracağımızı ilan ediyoruz.
Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi