Üniversitelerdeki tüm yöneticilere çağrımızdır

Tüm üniversite yöneticilerine çağrımızdır…

Covid-19 pandemi sürecinde “uzaktan eğitim” 4 haftayı geride bıraktı. Sürecin başlamasından önce Genel Merkez’imiz çekincelerimizi kamuoyu ve yetkililerle paylaşmıştı.

Bu gün görüyoruz ki, belirtilen çekincelerin tümü hayat bulmuştur.

  • Öğrencilerimizin bir kısmı gerekli altyapıdan (bilgisayar, yeteri hızda internet, sessiz bir çalışma ortamı, motivasyon vb.) yoksundur.
  • Dahası, bir çok üniversite “uzaktan eğitim” altyapısına sahip değildir. Örneğin DEÜ de bunu, gerek ilk başta kullanılan Microsoft Teams, gerekse devreye girdiği ilk gün altyapı yetersizliğinden dolayı çöken ve sonrasında da canlı ders yapabilen bir iki öğretim üyesinin kendisini şanslı hissettiği Sakai tabanlı sistemden gördük.
  • Bunun da ötesinde “uzaktan eğitim” başlı başına eğitim biliminin bir konusudur ve her bölüme, her derse, her disipline, bir kaç tane sunucuya biraz network hızı ekleyerek, ders notlarını sisteme yükleyerek uygulanabilecek bir sistem değildir. Bu yöndeki araçlar, bilgi birikimi, yöntemler gelişmektedir. Ancak henüz konservatuvar dahilindeki yaylı çalgılar anasanat dalından, fen fakültesi kimya bölümüne, mühendislik fakültesi makine mühendisliğinden, yüksek okul gastronomi ve mutfak sanatlarına, spor bilimleri fakültesinden, mimarlık fakültesi şehir bölge planlama bölümüne kadar geniş bir yelpazedeki derslerin verilmesi mümkün değildir.
  • Derslerin değerlendirilmesi ve laboratuvar gibi ders uygulamalarının nasıl yapılacağı hala belirsizdir.
  • Lisansüstü dersleri ve sınavlarının halihazırdaki altyapı ve anlayış ile yapılamayacağına dair bir şey söylemeye bile gerek görmüyoruz.

Peki hal böyle iken ne yapacağız? Aslında baştan beri söylediğimiz şey belli: konunun bütün taraflarının görüşleri alınarak bir çözüm üretilmeliydi. Hâlâ da geç değil ! Üniversitelerimizdeki tüm yöneticilere çağrımızdır:

  • Öğrenciler ve öğretim üyeleri başta olmak üzere ilgili kesimlerin görüşleri alınarak yeni bir planlamaya gidilmelidir. “Ben yaptım oldu” mantığı ile hareket edilirse, işin sonu zaman ve kamusal kaynak israfından başka bir yere varmayacaktır.
  • “YÖK zorluyor“ yanılsamasını yaratmaktan vazgeçilmelidir. YÖK, uzaktan eğitim konusunu -salgın dönemi ile sınırlı kalmak üzere- üniversite Senatolarına bıraktığını defalarca dile getirdi (mesela YÖK’ün 27.03.2020 tarihli ve 75850160-104.01.02.04-E.24183 sayılı “ivedi” yazısı).
  • Sürecin yönetilemiyor oluşunun faturasını, karar alma mekanizmalarının hiç birisinde yer almayan personele ve öğrenciye çıkarmaktan vaz geçilmelidir.

Sonuç olarak olağanüstü bir süreçten geçiyoruz ve olağanüstü dönemlerde “olağan işler” devam etmeyebilir. Toplum olarak öncelik vermemiz gereken konu toplum sağlığı iken, “olağan işler” bir kenara bırakılabilir, ertelenebilir.

Bu süreci atlattığımızda, üniversitelerde özgürlükler, çok sesliliğin önemi, bilimin çoğu zaman “aykırı sorular” sormaktan ve “itaatsizlikten” geçtiğini, sadakat yerine liyakat, atama değil tüm kesimlerin katıldığı seçim gibi konularda da çağrılarımızı yeniden yaparız. Şimdi hep birlikte sorumluluk alarak bu zor süreçten birlikte çıkma zamanıdır. Gelin üniversitelerdeki tüm kesimler olarak öğrencilerimizi merkeze alarak ve onları dinleyerek bu süreci yeniden örelim.